28 Mart 2010 Pazar

Evrim vs Yaratışçılık

Kendi alanlarında uzman olan profesörlerin ağzından evrim ve yaratışçılık.


27 Mart 2010 Cumartesi

Nietzsche Kronoloji

Bugün, boş vakit bulmuşken kitapçıya gittim. Direk felsefe ile ilgili kitapların oraya koştum. Göz gezdirmekten gözlerim yorulmuşken karşıma bir kitap çıktı:
Nietzsche " Yunanlıların Trajik Çağında Felsefe"....
Nietzsche tabi bu, hemen aldım. Kitabı otobüste incelerken, Nietzsche'nin kronoloji gözüme çarptı. Google Amca'da , "Nietzsche Kronoloji" cümlesini aratıp pek bir şey bulamayınca paylaşmak istedim....
Daha Nietzsche'nin bir çok bilinmedik yönü geçti elime, onlarıda fırsat buldukça paylaşacağım...
Sizi kronolojiyle yanlız bırakayım:

Nietzsche: "Tanrı öldü."

1844- 15 Ekim: Nietzsche, Leipzig’in güneybatısında Saksonya’da bir Prusya köyü olan Röcken’de Karl Ludwig Nietzsche adında papaz bir babanın oğlu olarak dünyaya gelir.

1849- 30 Temmuz: Babasının ölümü.

1850- Annesi bütün ailesi ile birlikte Naumburg'a yerleşir.

1858- Naumburg yakınlarında Almanya’nın önde gelen Protestan yatılı okulu Schulpforta’ya kayıt yaptırır.

1864- Ekim: Teoloji ve filoloji öğrencisi olarak Bonn üniversitesine kayıt yaptırır.

1865- Ekim: Nietzsche, Bonn’daki filoloji hocası F.W.Ritschl’in peşinden Leipzig’e gider ve eğitimine burada devam eder. Leipzig’de eski kitaplar satılan bir dükkanda Schopenhauer’in bir kitabını bulur ve arkadaşlarına bundan böyle bir “Schopenhauer’ci” olduğunu açıklar.

1867- Prusya ordusundaki askerliği ağır bir kaza sonucunda liyakat madalyasıyla sona erer.

1868- 8 Kasım: Nietzsche’nin Leipzig’de Richard Wagner’le ilk buluşması.

1869- Şubat: Henüz doktorasını tamamlamamış olan Nietzsche, Ritschl’in tavsiyesi üzerine Basel üniversitesi klasik filoloji bölümüne genç yaşta öğretim görevlisi olarak atanır.
17 Mayıs: Nietzsche’nin Wagner ve Cosima’ya (von Bülow) Tribschen’de ilk ziyareti.
28 Mayıs: Basel üniversitesinde “Homeros ve Klasik Filoloji” üzerine bir açılış konuşması yapar.

1870- Ağustos: Nietzsche, Fransa-Almanya savaşı patlak verince üniversiteden izin alır ve gönüllü sıhhiye eri olarak cepheye gider. Ama sağlığının bozulması nedeniyle iki ay sonra Basel’e geri döner.
”Empodokles” yayımlanır.

1871- Ocak: Basel üniversitesi felsefe kürsüsüne yaptığı başvuru geri çevrilir. İsviçre Alp’lerinden kalbi kırık bir şekilde ayrılır ve klasik filolog olarak mesleğinden giderek hoşnutsuz olmaya başlar, felsefeye yönelir. Bu yıldan sonra Nietzsche bozuk sağlığıyla sürekli bir mücadeleye girer.



1872- Ocak: İlk kitabı “The Birth of Tragedy Out of The Spirit of Music/Müziğin Ruhundan Trajedinin Doğuşu” yayınlanır.
Şubat/Mart: Basel’de “Eğitim Kurumlarımızın Geleceği” konulu halka açık seminerler verir.
22 Mayıs: Nietzsche, Bayreuth tiyatrosunun temel atma töreni için Bayreuth’a giden Wagner’in 59. doğum gününde besteciye eşlik eder.

1873- “Birinci Zamansız Düşünceler: David Strauss’a Karşı” yayımlanır.

1874- “İkinci Zamansız Düşünceler: Sahte Kültür ve Tarihin Tehlikeleri Üzerine” yayımlanır.
”Üçüncü Zamansız Düşünceler: Eğitmen Schopenhauer” yayımlandı.

1876- Ağustos: 1. Bayreuth festivali. Wagner’le dostluğu gölgelenir.
”Schopenhauer’ci Felsefe ve Uygarlığı” yayımlanır.
Eylül: Paul Ree ile birlikte Bayreuth’tan ayrılır.
Ekim: Basel üniversitesi sağlığının bozuk olduğu gerekçesiyle Nietzsche’ye bir yıllık hastalık izni verir.

1878- “Human, All to Human/İnsanca, Pek İnsanca” ilk bölümü Voltaire’e adanmıştır.
3 Ocak: Wagner Nietzsche’ye yeni yayımlanan eseri Parsifal’in bir kopyasını gönderir.
Mayıs: Nietzsche Wagner’e yazdığı son mektupla birlikte “İnsanca, Pek İnsanca: Özgür Ruhlar İçin Bir Kitap” adlı çalışmasının bir kopyasını gönderir. Wagner’den tamamen kopar.

1879- “İnsanca, Pek İnsanca”nın ikinci cilt birinci kısmı: Assorted Opinions and Maxims.
Nietzsche sağlığının bozukluğu öne sürülerek Basel’deki kürsüsünden istifa etmeye zorlanır. Bundan sonraki on yıl boyunca otel odalarında ve pansiyonlarda yaşayan yalnız bir gezgin yaşamı sürecektir.

1880- “İnsanca, Pek İnsanca”, ikinci cilt ikinci kısım: Gezgin ile Gölgesi.

1881- “Tan Kızıllığı: Ahlakın Önyargıları Üstüne Düşünceler”. Sils Maria’da ilk yazını geçirir.

1882- “Şen Bilim” (Neşeli Bilgelik adıyla da bilinir) 125. aforizmada bir deli, Tanrının öldüğünü açıklar.
Mart: Paul Ree Roma’ya gitmek üzere Cenova’da Nietzsche’den ayrılır. Ree Roma’da Lou Salome ile tanışır ve ona aşık olur.
Nisan: Nietzsche Roma’ya gider ve Lou Salome ile tanışır. Nietzsche bir kaç gün sonra, önce Ree aracılığı ile daha sonra şahsen Salome’ye evlenme teklif eder. Teklifi geri çevrilse de kendisi Ree ve Salome arasındaki düşünsel “menage a trois” bağlılıktan hoşnuttur.
Yıl sonunda Nietzsche, Ree ve Salome’den kopar ve kendisini ikisinin ihanetine uğramış hisseder.

1883- “Böyle buyurdu Zerdüşt: Herkes ve Hiç Kimse İçin Bir Kitap” adlı çalışmasının birinci ve ikinci kitaplarını yazar.
13 Şubat: Wagner’in ölümü

1884- Nice’de Zerdüşt’ün üçüncü kısmını yazar.

1885- Zerdüşt’ün dördüncü ve son bölümünü sınırlı sayıda ve kendi başına yayımlatır.

1886- “İyinin ve Kötünün Ötesinde: Geleceğin Felsefesine Giriş”

1887- “Yeraltından Notlar”ın Fransızca baskısı tesadüfen eline geçer ve böylece Dostoyevsky’i keşfeder.
10 Kasım: “Ahlakın Soykütüğü Üstüne: Bir Polemik”

1888- Mayıs/Ağustos: Wagner olayı; Dionysos Dithyrambosları’nı bitirir. (1891′de yayımlanır.)
”Gücün İradesi” yayımlanır.
Eylül: “Deccal” (1894′de yayımlanır.)
Ekim/Kasım: “Ecce Homo”yu yazar. (Kitabın yayımlanması Elisabeth Förster Nietzsche tarafından 1908′e dek ertelenir.)
Aralık: “Nietzsche Wagner’e Karşı” (1895′te yayımlanır.)

1889- “Putların Alacakaranlığı” (Özgün adı: Bir Psikoloğun Atıllığı.)
3 Ocak: Nietzsche, Torino’da Piazza Carlo’da sinir krizi geçirir ve sahibi tarafından kırbaçlanan yaşlı bir atın boynuna sarılarak ağlar.
18 Ocak: Jena Üniversitesindeki psikiyatri kliniğine kaldırılır. Doktorlar “ileri yeti yitimi” teşhisi koyarlar.

1890- Nietzsche’nin annesi oğlunu alır ve bakmak üzere Naumburg’taki evine getirir.

1897- 20 Nisan: Annesinin ölümü. Kız kardeşi Nietzsche’yi alarak beraberinde Naumburg’tan, 1894′de Nietzsche arşivini taşımış olduğu Weimar’a götürür.

1900- 25 Ağustos: Nietzsche Weimar’da ölür. Röcken’de babasının mezarının yanına gömülür.

1901- 1880′lerde kaleme alınan Nachlass’tan 500 bölüm Güç istemi adıyla yayımlanır. 1906′da kitabın ikinci baskısı bu sefer 1067 bölümlük bir çalışma olarak piyasaya çıkar.

25 Mart 2010 Perşembe

Bana ara fosilleri göster!

Ara fosilleri istiyoruz, diyenlere.


24 Mart 2010 Çarşamba

Diyorlarki : Ya yanılıyorsanız?

Hep şunu diyorlar: "eğer yanılıyorsanız"... Ben bunu dinler hakkında yanılma olarak algılıyorum. Çünkü benim için tanrı bir belirsizliktir ve hiçbir zaman bunun ötesine geçemeyecek. Bu doğrultuda soruya cevap verirsek eğer şunu demek isterim: Eğer biz iyisek, cehennem bizim için cennettir. Bir korku uğruna kimsenin karşısında eğilmeyi göze almadım. Che'nin dediği gibi:
"Dizlerimin üzerinde yaşamaktansa, ayaklarımın üzerinde ölmeyi tercih ederim." Bu söz doğrultusunda hiçbir şeye boyun eğmedim. Her zaman hakkımı aradım, ezilenin yanında oldum. Ve bu düşünceyle hiçbir zaman tanrının karşısında da eğilmedim, eğilmeyeceğim. Çünkü benim için tanrı dinlerin yarattığı tanrıdan çok farklı. O benim için bir son değil, bir başlangıç...

Ve gelir bana İslamiyetin Tanrısı sorar:
-Niye hiç namaz kılmadın, niye benim için secdeye eğilmedin.
-Niye eğileyim, sen kimsin ki ? Sen bir dikdatörsün benim gözümde. Ve ben bir devrimci olarak sana karşı her zaman özgürlük mücadelesi vereceğim.
-Ama seni yaratan benim. Bana itaat edeceksin. Ben olmasaydım sen olmazdın.
-Evet belki beni yaratan sensin, sen bir babanın çocuğuna göstermediği sevgi gibisin. Bana hiçbir zaman sarılmadın, sevgini göstermedin. Düştüğümde elinden tutmadın. Hep emirler verdin, kurallar koydun.
-Ama ben, ben...
-Ben seni bir son olarak değil, bir başlangıç olarak görmüştüm, yanılmışım. Ve şimdi gönder beni cehennemine, iyi olsamda müslüman değilim. Senin gözünde iblisten başka bir şey değilim. Gönder beni o güzelim cehenneme, bana cennet olan o cehenneme!

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Kuran

Bu karşılaştırmaya, bir tartışmanın ortasında denk geldim. Umarım faydalı olur ve dünya görüşünüzde bir değişiklik yaratır. Felsefe de bunu yapmamızı istiyor, mutlak dediğiniz şeyi sorgulamayı. Dinle ilgili eleştireler bu blog var olmaya devam ettikçe sürecek. Tekrardan söylemek gerek; sorgula , eleştir , düşünce üret!
Her şeye bir şüphe doğrultusunda yaklaş... Ve bildiğin tek şey, Sokrates'in dediği gibi : "hiçbir şey bilmemek olsun"... Her zaman bir yenisini , her zaman bir fazlasını ara... Bulduğun cevaba soru sormaktan kaçınma, onla savaş. Asırlarca sürsede, hiç bıkmadan , usanmadan...




İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi : Madde 1 – Bütün insanlar özgür , onur ve haklar bakımından eşit doğarlar .Akıl ve vicdana sahiptirler , birbirlerine karşı kardeşlik anlayışı ile davranmalıdırlar.


Kuran – Nisa /144 : Ey iman edenler ! Müminleri bırakıpta kÂfirleri dost edinmeyin ( bunu yaparak) Allah’a aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz ?

Kuran – Al-i İmran/28 : Müminler müminleri bırakıpta da kÂfirleri dost edinmesin.Kim bunu yaparsa ,artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur.

Kuran – Tevbe / 29 : Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe inanmayan , Allah ve resÛlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle , küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın .

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi : Madde – 2 : Herkes ırk ,dil,din,renk,cinsiyet,siyasal ve başka bir görüş,ulusal ve ya sosyal köken,mülkiyet,doğuş ve ya herhangi bir ayrım gözetmeksizin bu bildirgede ilan edilen bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir ( Hiçbir ayrım gözetmeksizin.)

KURAN – Maide / 51 : Ey iman edenler ! Yahudileri ve hristiyanları dost edinmeyin.Zira onlar birbirinin dostlarıdırlar , içinizden onları dost edenler,onlardandır.Şüphesiz Allah zalimler topluluğuna yol göstermez .

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi – Madde – 3 : Yaşamak , özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.

KURAN – Tevbe / 5 : Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün ; onları yakalayın , onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin.Eğer tevbe eder , namazi dosdoğru kılar , zekatıda verirlerse artık yollarını serbest bırakın .

KURAN – Nisa / 89 : Sizinde kendileri gibi inkar etmenizi istediler ki onlarla eşit olasınız.O halde Allah yolunda göç edinceye kadar onlardan hiç birini dost edinmeyin.Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın,bulduğunuz yerde öldürün ve onların hiçbirini dost ve yardımcı edinmeyin .

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi – Madde – 4 : Hiç kimse kölelik ve ya kulluk altında bulundurulamaz , kölelik ve köle ticareti her türlü biçimde yasaktır .

KURAN – Bakara/ 178 : Ey iman edenler ! Öldürenler hakkında size kısas farz kılındı.Hüre hür ,köleye köle ,kadına kadın öldürülür .

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi – Madde – 16 : a) Yetişkin bir erkeğin ve kadının ırk , yurttaşlık ve ya din bakımlarından herhangi bir kısıtlamaya uğramaksızın evlenme ve aile kurma hakkı vardır.

KURAN – Bakara/221 : İman etmedikçe putperest kadınlarla evlenmeyin . Beğenseniz bile putperest bir kadından , imanla bir dişi köle kesinlikle daha iyidir . İman etmedikçe putperest erkekleride(kızlarınızla)evlendirmeyin.Beğenseniz bile,putperest bir kişiden inanmış bir köle kesinlikle daha iyidir .

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi- Madde – 5 : Hiç kimseye işkence yapılamaz , insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunamaz ve onur kırıcı şekilde ceza verilemez .

KURAN – Maide / 38 : Hırsızlık eden erkek ve ya kadının yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allahtan bir ibret olmak üzere ellerini kesin.

KURAN – Nur / 2 : Zina eden kadin ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun ; Allaha ve ahiret gününe inanıyorsanız , Allahın dininde onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi- Madde – 7 : Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetmeksizin yasanın korunmasından eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir .

KURAN – Nahl / 75 : Allah hiçbir şeye güçü yetmeyen , başkasının mali olmuş bir köle ile katımızdan kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak harcayan ( hür ) bir kimseyi misal verir . Bunlar hiç eşit olurlar mı ?

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi – Madde – 13 : a ) Herkesin bir devletin toprakları üzerinde serbestçe dolaşma ve oturma hakkı vardır .
b ) Herkes kendi ülkeside dahil olmak üzere , herhangi bir ülkeden ayrılmak ve ülkesine yeniden dönmek hakkına sahiptir .

KURAN – Tevbe / 28 : Ey iman edenler ! Puta tapanlar ancak bir pisliktir.Onun için bu yıllardan sonra Mescid – i Harama yaklaşmasınlar.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi– Madde – 18 : Herkesin düşünce , din ve vidan özgürlüğüne hakkı vardır . Hiç kimse bu özellikleri bakımından dışlanamaz .

KURAN – Tevbe / 29 : Kendilerine kitap verilenlerden Allaha ve ahiret gününe inanmayan , Allah ve resÛlünün haram kildiğini haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle ,küçülerek elleriyle cizye verene kadar savaşın .

23 Mart 2010 Salı

İşte AKP Anayasası !

Yani kısacası : " Ben sizin aganızım, ben ne dersem o olur."

dipnot:Resmin üzerine tıklayarak daha iyi inceleyebilirsiniz.

Dikkat FAŞİST Var!

Dikkat Faşist Var!

Arkandan sinsice yaklaşır, ısırır! Sinsi bir köpek gibi!

Domuzlukta sınır tanımadıkları için, yaban domuzluğu yapmayada kalkışabilirler.

Fikir ve düşüncelere inanmadıkları için onlara biber gazı işlemez!

Devletin K9 köpeklerinden daha iyi eğitimlidirler ve daha tehlikelidirler.

Gördüğünüz yerde sevmeye kalkışmayın, çünkü sevgi tanımını bilmez, hayvan oldukları halde hayvan haklarına inanmazlar! İnsan haklarına inanmadıkları gibi!

Bu bir uyarıdır, bilinçlenmeniz için.

Dikkat!

22 Mart 2010 Pazartesi

Bir kadını sevmek

Bir kadını sevmek, 3 dönümlü yaşamın en iğrenç kısmıdır. Aşk: bir yüz metre koşusunda duyguların, mantığı geçmesidir. Aşk öyle bir oyundur ki içinde en acı baharatları bulundurur. İnsana yeryüzünde cehennemi yaşatır. Erkekliğinin son satırlarını yazarsın… Bu dönemin bitiş noktasında hayata ezilmişliğinin simgesini göstereceksin: o simge yüzün olacak! O acınası yüzün olacak, kadınlara bakarken ki o acizliğin yaratılış destanını yok sayacak! Adem , nasıl bir kadın için cennetten kovulduysa, sende yeryüzünden kovulacaksın, yeryüzüne inşa ettiğimiz o cennetten…

(Sürrealist bir resimle aşk bu olsa gerek)

Aristo, mantığın temellerini atarken, aşkı katmadı araya! Yanıldı, büyük bir yanılgı bu! Aşk yeryüzündeki mantığın bitiş noktasıdır.


Aşk, çıkmaz bir sokakta top oynamaktır. En yetenekli bir futbolcu bile bir filozof gibi asırlarca düşünse çıkamaz bu çıkmaz sokaktan!


Aşk kadınla erkeğin birbirini aldatmasıdır, bir filmi tekrardan izlemek gibi. Sonunu bildiğin filmi tekrardan, defalarca , binlerce kez izlemek. Sonu hep aynı; ayrılık-hüzün-intihar!

Aşk üstümden öyle bir geçti ki asfalta ki paspas oldum arabalar için…

Ben yazmaya devam ettikçe , sen bu içi boş olan yazıya “ bön bön “ bakacaksın. En iyisi bu boktan yazıyı güzel bir sözle bitirelim. Ne de olsa her zaman birisi bizden önce güzel bir şey söylemiştir düşündüğümüz konu hakkında…

“Ey aşk, güzel ve kısasın... Aşk insanı birliğe, bencillik yalnızlığa götürür.” / Schiller

Muhammed'in Karıları ve Cariyeleri

Öncelikle, koskaca bir maş-allah- diyorum! Yuh deve, bürüş... Kadınlar umarım dinlerdeki konumuzu görür ve aydınlanırsınız...






Muhammed’in karıları ve cariyeleri

Muhammed’in birden fazla kadınla evlenmesi Medine dönemine ve yaşlılık günlerine rastlar. Hatice’den sonra, Hicret’e kadar yalnız Zem’a kızı Sevde ile evli kalmıştır. Hatice ile evlendiği sırada kendisi 25 yaşında, o ise 40 yaşında iki kocadan dul kalmış bir kadındı. 15 yıl birlikte yaşadılar. Hatice, Hicret’ten 3 yıl önce 65 yaşında öldü. Peygamberin hayatını evlilikler açısından birkaç dönemde görmek gerekir:

25 yaşına kadar bekâr
25-50 yaş arasında tek evlilik hayatı
50-60 yaş arasında çok evlilik hayatı
60 yaşından sonra hiç evlenmedi

Diğer yapıtlarda ileri sürüldüğüne göre, Muhammed aynı anda 9 kadınla evli olmuş. Taberi gibi bazı tarihçiler, 15 kadınla evli olduğunu söylerler. Bu doğrulanmış değildir. Rivayetlerden şu bilgiler çıkarılabiliyor: Zifaf olduğu 11, olmadığı 2 karısı olmuştur. Bunlara 2 cariyeyi eklersek 15 eder. Prof. Uman’a göre, doğrusunu “Allah bilir”.

Taberi ve başkaları Aişe’den rivayet ederler: “Peygamber evde ne yapardı?” diye sorulmuş. “Sizin yaptığınız gibi” demiş”; “Şunu indirir, bunu kaldırır, ailelerinin işlerini görür, etlerini doğrar, evi süpürür, uşağa yardım eder.” Şöyle bir sözü vardır karılarını döven erkekler için: “Hem karılarını köle gibi döverler, hem de utanmadan onlara sarılır yatarlar.” (Kaynak: Ibni Sa’d, c.8, s.148)

Arkadaşlarından Enes anlatır: “Peygamber 9 ya da 11 karısı varken, günün belirli saatlerinde bütün karılarını dolaşır, hepsi ile cinsel ilişkide bulunurdu”

Enes’e sordular: “Peki, Peygamber buna nasıl güç yetiştiriyordu?”

Enes şöyle dedi: “Biz aramızda, Peygamber’in otuz erkek gücünde olduğunu konuşurduk.” (Kaynak: Buhari, Tecrid/192)

Muhammed, karılarına eşit süre ayırır, aynı gece hepsini dolaşır, sıra kimdeyse onun yanında kalırdı. (Kaynak: Müsned, c.6, s.108)

Yolculuğa çıkmak istediğinde aralarında kura çeker, hangisi çıkmışsa onunla giderdi. Hac için hepsini yanında götürdü. (Kaynak: Ibnü Sa’d, Tabakat)

Sevde:

Muhammed’in Hatice’den sonra, Hicret’e kadar birlikte olduğu tek kadın, Zem’a kızı Sevde’dir. Ibnü Sa’d, Tabakat adlı yapıtında yaşlı olan Sevde’den bir ara Muhammed’in ayrılmak istediğinin ileri sürüldüğünü ama bunun doğru olmadığını söyler. Sevde, bir tarihten sonra, Peygamber’e olan sırasını Aişe’ye devrederek, bir özveri gösterecektir. Böylece Aişe, iki kişilik sıra elde eder.

Aişe:

Ebubekir’in kızı Aişe ile evlendiği zaman, kendisi 49, kız ise 6 yaşındaydı. Aişe, 9 yaşına gelene kadar onunla beraber olmadığı kabul edilir. Bebek oynarmış onunla.

Aişe’nin eşleri arasında ayrı bir yeri vardır. Zaten zaman içerisinde en uzun süre beraber olmuş karısı da odur. Onunla ilşkisi herhangi bir basit düşkünlük ya da anlık istek olayını har zaman aşmıştır. Muhammed’in kendisinden 15 yaş büyük Hatice’den (ve yine yaşlı Sevde’den) sonra, 43 yaş küçük Aişe’ye bağlanması ilginçtir. Hatice ile Aişe arasında 59 yaş fark var. Neredeyse, Muhammed’in bütün hayat süresi..

Muhammed'in sübyan Aişe ile evlenmesi hakkındaki aşağıdaki yazı ve sahih hadisler hiçbir yorum yapılmadan, tamamen İslami kaynaklardan alınmıştır.

Muhammed’in en küçük karısı Aişe’dir. Muhammed 52 yaşında iken, 9 yaşında olan Aişe ile gerdeğe girmiştir (Aişe, Muhammed ile evlendiğinde 6 yaşında idi (Bkz:Buhari, e’s Sahih, Kitabu Menakıbı’l-Ensar/44; Tecrid, Hadis no:1553; Müslim, e’s-Sahih, Kitabu’n-Nikah/69, Hadis no:1422) ,demek ki 3 yıl beklenilmiş).Bunun üzerine, islam hukuku bundan bir sonuç çıkarıyor ve "9 yaşındaki bir kız, "müştehat" (şehvete konu olabilecek çagda sayılır) deniyor. Ve de bu nedenle, bir erkeğin 9 yaşındaki bır kızla evlenebileceğini bildiriyor bır fıkıh hükmü olarak(Bkz:Muhammed Ali

Tehanevi, Keşşafu ıstılaha-tı’l-Fünun,1/788).

M. Sofuoğlu (Cilt 4, Syf - 318,319)
Sahih-i Müslim ve Tercümesi

Babanın Küçük Bakire Kızı Evlendirmesi Babı

1422…….: Aişe şöyle dedi: Ben altı yaşımda iken Resulullah beni (nişan) akdi yaptı. (Üç yıl sonra) ben dokuz yaşında bir kız iken de benimle evlendi. Aişe dedi ki: Biz Medine’ye geldik. Akabinde ben bir ay sıtmaya tutuldum, hummanın şiddetinden saçım döküldü. (Hastalıktan kurtulunca) saçım gürleşti ve omuzlarıma kadar uzadı. Bir kere ben arkadaşlarımla beraber bir salıncak üzerinde oynarken annem Ummu Ruman bana doğru geldi ve beni çağırdı. Ben de annemin yanına geldim. Benden ne isteyeceğini bilmiyordum. Annem elimden tuttu sonunda beni evin kapısı önünde durdurdu. Bende yorgunluktan dolayı “heh, heh” diyerek kaba kaba soluyordum. Nihayet derin derin soluyuşum geçti. Sonra beni eve soktu. Evde Ensar’dan birtakım kadınlarla karşılaştım. Bu kadınlar: Hayır ve bereket üzere, en hayırlı kısmete dediler. Annem beni bu kadınlara teslim etti. Onlar da başımı yıkadılar ve üstümü başımı düzelttiler. Duha vaktinde Resulullah’ı habersizce görmekten başka beni hiçbir şey heyecanlandırmadı. Akabinde Ensar kadınları beni Resulullah’a teslim ettiler.
Aişe: Peygamber beni altı yaşında bir kız iken akid yaptı, dokuz yaşında bir kız iken de benimle evlendi demiştir.

Ma’mer, Zuhri’den, o da Urve’den, o da Aişe’den haber verdi ki: Peygamber Aişe’yi yedi yaşında bir kız iken akid yaptı, dokuz yaşında ve oyuncakları beraber iken de evlendi ve nihayet Aişe on sekiz yaşında bulunduğu sırada Resulullah vefat etti.

Aişe şöyle demiştir: Resulullah Aişe’yi altı yaşında iken akid yaptı. Aişe dokuz yaşında bir kız iken Resulullah’ın evine gidip zifaf oldu. On sekizlik bir kadın iken de Resulullah vefat etti.

6542 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Aişe radıyallahu anha ile yedi yaşında iken onunla nikahlandı, dokuz yaşında iken zifaf yaptı. Resulullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Aişe onsekiz yaşlarında iken vefat etti"

5607 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm benimle Şevvâl'de nikâh yapmıştı. Şevvâl'de gerdek yaptı. Yanında hangi kadını benden daha bahtlı idi?" (Urve der ki: "Hz. Aişe radıyallahu anhâ) yakınlarından olan kadınları şevvâl ayında gerdeğe sokmayı müstehab addederdi."
Müslim, Nikah 73, (1423);
Tirmizi, Nikah 9, (1093);
Nesai, Nikah 77, (6, 130).

5575 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, ben altı yaşında iken benimle evlendi. Medine'ye geldik. Benî'l-Hâris İbnu'l-Hazrec kabilesine indik. Ben hummaya yakalandım. Saçlarım döküldü. (İyileşince) saçım yine uzadı. Annem Ümmü Rumân, ben arkadaşlarımla salıncakta oynarken, bana geldi, benden ne istediğini bilmeksizin yanına gittim. Elimden tuttu. Evin kapısında beni durdurdu. Evimizde, Ensârdan bir grup kadın vardı. "Hayırlı, bereketli olsun!", "Uğurlu mübarek olsun!" diye dualar, tebrikler ettiler. Annem beni onlara teslim etti. Onlar kılık-kıyafetime çeki düzen verdiler. Beni, (kuşluk vakti aniden) Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm(ın gelişinden) başka bir şey şaşırtmadı. Annem beni O'na teslim etti. O gün ben dokuz yaşında idim."
Buhari, Nikâh 38, 39, 57, 59, 61;
Müslim, Nikah 69, (1422);
Ebu Dâvud, Nikâh 34, (2121); Edeb 63, (4933, 4934, 4935, 4936, 4937);
Nesai, Nikah 29, (6, 82).

5574 - Urve merhum, Hz. Aişe radıyallahu anhâ'dan şunu nakletmiştir: "Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm bana dedi ki: "Rüyamda sen bana üç gece gösterildin: Melek seni bana bir ipek parçası içerisinde getirdi ve "Bu senin zevcendir, aç onu!" dedi. Ben de açtım, içindeki sendin. Ben: "Bu rüya Allah katından ise, onu gerçekleştirecektir" dedim."
Buhari, Nikâh 9, 35, Ta'bîr 20, 21;
Müslim, Fezâilu's-Sahâbe 79;
Tirmizi, Menakıb (3875).

4448 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın hanımlarından hiçbirine, Hz. Hatice radıyallahu anha'ya karşı duyduğum kıskançlığı hiç duymadım. Halbuki onu hiç görmüşlüğüm de yok. Ancak, Aleyhissalatu vesselam onun yâdını çok yapardı. Ne zaman bir koyun kesip parçalara ayırsa Hatice'nin dostlarına da gönderirdi. Bazan ona: "Sanki dünyada Hatice'den başka kadın yok!" derdim de bana: "(Onun gibisi var mıydı, o şöyleydi, o böyleydi..! (Öbür kadınlar beni çocuktan mahrum ederken) benim çocuklarım ondan oldu" diye karşılık verirdi. (Hz. Aişe derki: İçinden " Bir daha Hatice hakkında kötü söz söylemeyeceğim" dedim)." Hz. Aişe devamla der ki: ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, Hatice'den üç yıl sonra benimle evlendi."
Buhari, Menakıbu'l-Ensar 20, Nikah 108, Edeb 73, Tevhid 32;
Müslim, Fezailu's-Sahabe 73, 74, 77, 78, (2434, 2435, 2436, 2437);
Tirmizi, Menakıb, (3885, 3886).

6577 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Ben Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın yanında iken bebeklerimle oynardım. Aleyhissalatu vesselam da benim kız arkadaşlarımı bana gönderirdi. Arkadaşlarımla beraber oynardık."

5607 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm benimle Şevvâl'de nikâh yapmıştı. Şevvâl'de gerdek yaptı. Yanında hangi kadını benden daha bahtlı idi?" (Urve der ki: "Hz. Aişe radıyallahu anhâ) yakınlarından olan kadınları şevvâl ayında gerdeğe sokmayı müstehab addederdi."
Müslim, Nikah 73, (1423);
Tirmizi, Nikah 9, (1093);
Nesai, Nikah 77, (6, 130).

6542 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Aişe radıyallahu anha ile yedi yaşında iken onunla nikahlandı, dokuz yaşında iken zifaf yaptı. Resulullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Aişe onsekiz yaşlarında iken vefat etti"

6547 - Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Aişe radıyallahu anha'yı, elli dirhem değerinde ev eşyası mukabilinde nikahladı."

14- Aişe(rah)anlatıyor;
‘’Resullah ‘ın yanında kızlarla oynuyordum ,benimle birlikte oynayan arkadaşlarım vardı.Resullah (s.a.) eve girdiği zaman onlar gizlenirlerdi. Kendisi evde olmadığı zaman – onları bana gönderir,benimle oynarlardı..’’204





Muhammed’in hayatında ayrı bir yeri vardır Aişe’nin. Yalnız şimdiki zamanı değil, geleceği de; yalnız karı-kocalığı değil, politikayı da temsil eder. Bir çeşit doğal mirasçısı, Müslümanlığın mirasçısı (Ebu bekir) odur. Burdan alınırsa, Aişe’nin Peygamber karşısında, demokratik denilebilecek bir söz ve eleştiri bağımsızlığı da oluşmuştur.

Aişe, Ahzab suresinin 50. Ayetine tepki gösterdi. Bilindiği gibi o ayetin içeriği şöyledir:

“Mehirlerini verdiğin eşlerini; Allah’ın sana ganimet olarak nasip ettiği cariyeleri; seninle birlikte göç eden amca, hala, dayı, teyze kızlarını; seninle evlenmek istiyorlarsa, salt sana özgü bu durum olarak, hepsini helâl kıldık. Onlar mehirlerini Peygamber’e bağışlayabilirler. Bu konuda güçlük çekmeyesin diye onların da üzerlerine neyi farz kıldığımızı bildirdik; Allah bağışlayandır, acıyandır.”

Aişe’nin ayet konusundaki tepkisi şu noktada olmuş: “Bir kadın kendini Peygamber’e mi armağan edermiş? Ne kadınlar varmış şu dünyada!”

Aişe’nin sıra konusunda, Peygamber’in dilediği karısının yanında daha fazla kalması konusunda da soruları olmuş. Ne var ki, tam o soruların yöneltildiği sırada bir ayet daha gelir: Ahzab suresinin 51. Ayeti. Şöyle: “Ey Paygamber, bunlardan kimi istersen geri bırakır, dilediğini alabilirsin. Boşadığını yeniden almanda da bir vebal yoktur sana..”

Aişe, bu ayet üzerine kendini tutamamış, “Görüyorum ki,” demiş, “Senin Allah’ın yalnız senin şeyinin keyfi için koşturuyor.” (Kaynak: Buhari, Tefsir/7; Tecrid, Hadis/1721; Müslim, Rıda/49,50-Hadis/1464; Ibni Mace, Nikah/57-Hadis/200; Ahmet Ibn-i Hanbel, 6/134, 158, 261)

Aişe, daha önce de değinildiği gibi, şer’I hükümlerde çok bilgiliydi. Imam Zekeşi, bu hükümlerin onda birinin Aişe kanalı ile geldiğini söyler. Ayrıca, Aişe’nin şiir, eski Arap tarihi, gökbilim ve tıp alanlarında derinleştiği kabul edilmiştir. Eşi üzerindeki etki gücü, bu niteliklerinden de ileri geliyor olsa gerektir.

Zeynep:

Cahş’ın kızı Esed’li Zeynep’l evlenmesi bir yönden ayrıca çok ilginçtir. Araplarda, Cahiliye devrinde, yaygın bir uygulama vardı: Oğlan çocuklarını evlat edinme, onları özoğul gibi nesebine bağlama, miras verme.. Bunun sonucu olarak, baba ile oğğulluk birbirinin karısını, kızını nikahlama hakkına sahip değildi. Tıpkı, baba-oğul hukukundaki gibi.

Muhammed, bu uygulamayı yıktı, oğulluğu ve azadlı kölesi olan Zeyd’in karısı Zeynep’le evlendi. Zeynep aynı zamanda Peygamber’in halasının kızı. Ve zaten, baştan Zeyd’le evlenmek istememiş. Peygambere bir gönül yakınlığı var. Ama yine de onun uygun görmesi sonucunda Zeyd’le evlenmiştir.

Muhammed bir gün Zeyd’le görüşmek için onun evine gider. Zeyd yoktur. O sırada Zeynep içeride çamaşır yıkamaktadır. Duygular coşar. Muhammed şu sözleri söylemekten kendini alamayarak evden çıkar. “Ya mukallibel kulum!” (Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım, gönlümü çeviriverdin!)

Zeyd eve gelince Zeynep olayı ona anlatır. Zeyd, içinde karısını yitireceği gibi bir önseziyle Peygamber’e koşar.

“Zeynep’I sevdinse, ben boşayayım, sen al” der.

Muhammed’in karşılığı:

“O nasıl söz? Karını boşama, Allah’tan kork!” Ancak, içten içe, boşamasını da istemektedir. Bu istek, Ahzab suresindeki 51.ayetinde ortaya çıkar.(kaynak: Bu ayetle ilgili tefsirler, taberi tefsiri)

Zeyd, Zeynep’I boşar. Böylece Ahzab suresindeki (37.ayet) şu sözler de açıklık kazanmış olur: “Şimdi madem ki Zeyd onunla ilişiğini kesti; biz onu sana eş yaptık.”

Zeynep’le Muhammed arasındaki ilişkide, cinselliğin çok ağır bastığı söylenebilir: “Bir kadın gördüğü zaman hemen eve gelir, Zeynep’le cinsel ilişkide bulunurdu” (Kitabun Nikah, s.127)

Günlerin cinsellik yönünden ortamını Peygamber’in arkadaşlarından Cabir şöyle anlatır: “Biz Mina’ya giderken zekerlerimizden meni damlıyordu” (kaynak: Buhari, Hac/81; Umre/6; Şirket/7; Muslim, hac/141; Hadis/1216; Neşe-I Menasik/77; Ibn-I Meca, menasik/77 Hadis/2980; Ahmet Ibn-I Hanbel, Müsned 3/317-366)

Hafsa:

Hicret’in 2.yılında Ebubekir’in kızı Aişe ile evlenen Muhammed, bir yıl sonra da Ömer’in kızı hafsa’yı karıları arasına katar.

Hafsa, Huzeyfe oğlu Hanis’le evliydi. Kocası Uhud savaşında aldığı yaralarla fazla yaşayamadı. Muhammed, dul kalan Hafsa’yı önce başkaları ile evlendirmeyi düşündü. Bu konuda Ebubekir’I ve Osman’ı yokladı; onlarda belirli bir istek görmedi. Olaydan haberli olan Ömer çok üzülmüş gibiydi. Daha sonra, Hicret’in 3.yılında Muhammed Hafsa ile kendisi evlendi. Ömer’in yüreğine de su serpildi.

Ummü Habibe

Ebu Süfyan’ın kızı Ummü Habibe Ramle.

Peygamber onunla Hicre’in 7.yılında evlendi. Ummü habibe, kocası Ubeydullah bin Cahş el-Esedi ile birlikte müslüman olmuştu. Daha sonra Habeşistan’a gittiler. Kocası din değiştirip Hristiyan olunca ondan ayrıldı. Peygamber, Habeşistan Kralı Necaşi’ye haber göndererk Ummü Habibe’yi istedi. Necaşi, kadına, Resulullah’ın yerine 400 dinar mehir ve birçok değerli hediye verdi. Muhammed, Ummü Habibe Medine’ye gelince onunla evlendi. Bu akrabalık bağı Ebu Süfyan’ı duygulandırmıştı. Bir yıl sonra o da müslüman olacak.

Ummü Seleme:

Mahzumoğulları’ndan Ummü Seleme Hind de, kocası Ubeydullah bin Cahş el-Esedi ile birlikte Habeşistan’a gitmişti. Kocası Uhud savaşından sonra öldü.

Peygamber, Medine’ye dönen Ummü Seleme’ye şöyle buyurdu: “Allah’a yalvar, felaketine karşılık seni ödüllendirsin; ondan daha iyi bir eş versin sana.”

Sonra da ona evlenme teklifinde bulundu.

Kadın, yaşlı ve kıskanç olduğunu, yetim çocukları bulunduğunu söyleyerek özür dilemeye kalkınca, Peygamber kendisinin daha yaşlı olduğunu; Allah’ın o kıskançlık duygusunu mutlaka gidereceğini; yetimlere gelince, onlar için hiç merak etmemesini, onların Allah’a ve resulüne kaldığını söyledi.

Evlenme gerçekleşti.

Peygamberin eşlerinin rivayet ettikleri hadis sayısının 3 bini aştığı bilinir. En çok hadis rivayeti Aişe’ye aittir. (2210 hadis) Peygamberin karıları arasında Ummü Seleme de ondan sonra gelir: 378 hadis.

Muhammed’in karıları iki grup oluşturmaktaydı: Birinci grupta Aişe, Hafsa, Safiye ve Sevde vardı. Ikinci grubun başını da Ummü Seleme çekmekteydi.

Müslümanlar, peygamber’in Aişe’ye karşı büyük sevgisini bildikleri için, sözgelimi bir armağan vereceklerse, bunu mutlaka Muhammed’in onunla birlikte olacağı güne rastlatırlardı. Yaygınlık ve düzenlilik kazanan bu olayın öbür eşler arasında dedikodulara yol açmaması, tepkiler uyandırmaması olanaksızdı. Özellikle Ummü Seleme grubundan “annelerimiz”, ona gidip durumu Resulullah’a anlatmasını istediler: Armağanlar mı sunulacak, hediyeler mi sözkonusu, bu, karılar arasında hiçbir ayırım gözetilmeksizin yapılmalıydı.

Ummü Seleme, kendi nöbet gününde olayı ve kumalarının isteğini Peygamber’e iletti. Ancak, peygamberin ağzından bu konuda tek sözcük çıkmadı.

Ertesi gün, öbür eşler Ummü Seleme’den bir açıklama beklediler. O da olanı biteni, peygamber’in o konuda konuşmadığını anlattı. Şöyle bir ortak karara varıldı: Peygamber’den bir karşılık alıncaya kadar Ummü Seleme olayı tekrar tekrar gündeme getirecek..

Ummü Seleme’nin üst üste yeni birkaç girişimi de sonuçsuz kaldı. Resulullah gülümsüyordu; yine de tek sözcük almak olanaksızdı ağzından. Ümmü Seleme, misyonu gereği sorması gereken soruları sürdürdü.

Sonunda Peygamber konuşacaktı: “Aişe’yi söz konusu ederek beni üzmeyin. Işte söylüyorum: Vahiy, yalnız onun günündeyken gelir bana!”

Ummü Seleme şaşırmıştı. “Seni üzdüğüm için Allah bu günahımı bağışlasın” demekle yetindi.

Ama, ortaklar aynı konuda bu kez peygamber’in kızı Fatıma’ya başvuracaklardı. Fatıma, babasına durumu anlattı.

“Karıların” dedi, “Allah’ı tanık göstererek, Ebu bekir’in kızı konusunda senden adalet diliyorlar.”

Peygamber karşılık verdi: “Kızım, doğru söyle, sen beni seviyor musun?”

“O nasıl söz! Nasıl sevmem?”

“Oyleyse, benim sevdiğimi de sev!”

(kaynak: Buhari, Hibe/8; Tecrid/1130)

Cüveyriye:

Peygamber, Kureyş’in ileri gelenlerinden Hâris’in kızı Cüveyriye ile Hicret’in 5.yılında evlendi. Mustalik savaşında ailesinin üyeleriyle birlikte tutsak düşen Cüvetriye 13 yaşında dünya güzeli bir kızdı. Peygamberle görüşme dileğinde bulundu. Tutsak olarak, Sabitbin Kays’ın payına düştüğünü, azad olabilmek için onunla anlaşmış bulunduğunu, bu konuda kendisine kolaylık gösterilmesini diledi.

Peygamberin ona şöyle dediği yazılmıştır:

“Daha iyi bir teklifim var”
“Nedir ya Resulullah?”
“Sabit’e vereceğini ödeyeyim, seni ben alayım.”
(Cüveyriye sevincinden uçarak):
“Tamam ya Resulullah, kabul!”
(Kaynak: Islamda Çok Evlilik Ve Resulullah, Prof.Abdullah Ulvan, çeviren Ismail Hakkı Sezer)

Nikahtan hemen sonra, Müslümanların elindeki bütün Beni Mustalik tutsakları (700 kişi) salıverildi. (Kaynak: Buhari, Itkr,13)

Safiye:

Ahtap bin Huyeyy’in kızı Safiye, Hicret’in 7.yılında Muhammed’in karıları arasına girdi. Safiye, Beni Nadir Yahudilerindendir. Kocası, Hayber savaşında öldürülmüş, kendisi tutsak olmuştu. Dihyet’ül Kelbi’nin payına düştü. Ahsab tarafından hemen peygamber’e yetiştirildi. Safiye öylesine dilber bir kadındı ki, ancak Resulullah’a yakışırdı. Ayrıca, kavminin hanımefendisi olan bu kadına kendinden aşağı gördüğü bir kişinin yanında cariye işlemi işlemi uygulanmasının engellenmesi gerekirdi.

Sonuçta Muhammed onunla evlendi. (Kaynak: Buhari, El Magazil 38; Asab 30-32; Hucurat 11; Talak 1.ayet)

Zeynep bir keresinde Safiye’ye “Yahudi Karı” diye seslenmişti. Peygamber bu saldırıyı cezalandırdı, bir ay Zeynep’e yaklaşmadı. Ayşe’nin safiye için, “Boyu da pek kısa, yere çok yakın” demesi üzerine şu karşılığı vermiş: “Bir laf ettin ki, koca enizi bulandırır” (kaynak: Buhari, Ebu davud ve Tırmizi)

Anlaşılıyor ki, Safiye’nin eşsiz güzelliği ve yhudi kökenli oluşu zaman zaman öbür ortakların kendisine karşı birleşmelerine yol açmış. Tırmizi rivayet eder: Aişe ve Hafsa, “Biz Resulullah’ın yanında Safiye’den daha değerliyiz” demişler. Bu söz, Safiye’nin kulağına gitmiş. Peygamber’e söylemiş. Peygamber’in verdiği karşılıkta, onun Yahudiliğiyle ilgili çok zarif bir ima da var: “Şöyle diyemez miydin, benden değerli nasıl olabilirsiniz ki, eşim Muhammed, babam Harun, amcam Musa!”

Bir keresinde de Peygamber ve Safiye sözleştiler; öbür kadınlara örnek olsun, hatta bir bakıma ders olsun diye, bir ay boyunca hiç beraber olmayacaklardı. Bu söz tutuldu. (kaynak: Buhari ve El Müslim; Taberi tefsirinde Tahrim suresi)

Haris’in kızı Meymune Huzeyme kızı Zeynep:

Peygamber’in son iki karısı Haris’in kızı Meymune ile Huzeyme kızı Zeynep’tir. Meymune ile Hicret’in 7.yılında evlendi. Huzeyme kızı Zeynep’I, Esed’li Zeynep’ten ayırmak gerekir. Peygamber’in hayatında olay yaratan karısı ikincisidir. Huzeyme kızı Zeynep, Peygamber’den önce ölmüştür.

Esma Ve Amre:

Muhammed’in nikah kıyıp da karı-koca olmadan ayrıldığı iki karısı daha var: Kindeoğolları’ndan Numan’ın kızı Esma ve Kilab kabilesinden Zeyd’in kızı Amre. Peygamber, Esma’nın, zifaf sırasında alaca illetine tutulmuş olduğunu farketti ve mut’asını (bedelini) vererek baba evine yolladı. Amre ise daha yeni müslüman olmuştu. Peygamber’in yanına girince onu pek istemez tavırlar takındı, ona da bedeli ödendi; ve ailesine geri gönderildi.

Iki cariye: Marya ve Reyhane

Şem’un kızı Marya, Kıpti kökenli ve Hristiyandır. Muhammed’e Mısır Mukavkıs’I (piskopos) dört cariye armağan eder. Marya, bunlardan biri. Peygamber’in ona karşı özel bir düşkünlüğü olduğu anlaşılıyor. Aşağıdaki olay bunu göstermekte. Muhammed bir gün karılarından Hafsa’nın odasına girer. Odada Hafsa değil, Marya bulunmaktadır. O sırada Hafsa, babasının evine gitmiş. Muhammed ve Marya, Hafsa’nın yatağında birleşirler. Tam o sırada Hafsa içeri girer. Muhammed henüz işini bitirmemiştir. Hafsa’ya biraz beklemsini söyler; bazı açıklamalarda bulunacaktır ona. Sonunda Hafsa, kendisini tutamaz şöyle konuşur: “Nasıl iştir bu? Bir köle ile benim günümde ve benim yatağımda birleşiyorsun?” Peygamber kendisine bir müjdesi olduğunu söyler ve hemen ekler: Kendisinden sonra Ebu Bekir, daha sonra da babası Ömer halife olacaktır. Ne var ki Hafsa hiç de oralı olmayacak, tepkisini sürdürecektir. Peygamber bu kez yemin verir: “Vallahi billahi bir daha onunla beraber olmayacağım, ama sen de olayı kimseye söyleme.” Ne var ki, Muhammed Marya’yı bir türlü unutamamaktadır. Imdadına bir ayet; şu sözlerle başlayan bir ayet: “Ya Muhammed, karıların memnun olacak diye, helal şeyden niçin kendini yoksun bırakırsın; Allah çok bağışlayan ve acıyandır.”

Obür cariye Reyhane Yahudi’ydi. (Kaynak: Tahrim suresi, 1.ayet) Söz konusu ayetin gelişi konusunda bir de bal şerbeti öyküsü ileri sürülür; ama ayetin asıl dayanağı yukarıdaki öyküdür. (Kaynak: Tefsirler; örneğin Taberi tefsiri 28/100 öt; F.Razi, 29/41 öt; (Sabuni’de, bal şerbeti öyküsünün ayetin iniş nedeni gösterildiği ancak asıl nedenin Marya olayı olduğu vurgulanır, 3/406)

Kaynak: Turan Dursun, Tabu Can Çekişiyor Din Bu 4, Kaynak Yayınları.

Fleet Foxes

Facebook'ta , arkadaş olduğum bir kişinin profil resimlerine bakarken karşılaştım bu isimle(FleetFoxes). Araştırma sonucunda bir müzik grubu olduğunu öğrendim... Bizim Siya Siyabend gibi... Neyse mühim değil bunlar, damak tadıma uygun... Dinlerken beni gökyüzündeki sonsuzluğa salıyor... Sizlerinde Nirvana'ya ulaşmanız için bir iki şarkısını paylaşıyorum...
Grup hakkında ekşisözlük...






11 Mart 2010 Perşembe

Facebook faşistleşmek yolunda emin adımlarla...



Sonunda bir kenara koyduğum notu buldum. Nottaki yazı şöyle:


"Kuran; kafirlerin boyunlarını vurun.(Enfal:12)"


Galiba Facebook, bu ayetlerden yola çıkarak emin adımlarla faşistleşiyor... İçten içe şüphelenmiyor değilim, hani şu AKP yönetiminin Facebook'a da el attığı konusu. Son 1 haftada bir çok inançsızın Facebook hesabı silindi, tiksindirici. Gerçekten bizlere apaçık bir saldırı var.
Kara Korsan'dan sonra Vasko Tan'ın de hesabı silindi... Ve daha nicelerinin...
Bende en yakın zamanda silinmeyi bekleyen arkadaşlardanım... Umarım silinirim, paylaşım özgürlüğü olmayan bir yerde barınmak...


Anlamadığım bu saldırılar bu kadar açıkken, çekinmeden, gösterircesine, ibret verircesine yapılırken niye kimse ses çıkarmıyor. Halbuki Facebook'ta binlerce Atatürk karşıtı grup var, ama hepsi paylaşımlarını devam ettiriyor... Sevmeyen olabilir, diyorum ve anlayışlıkla karşılıyorum; ama bizde aynı derecede dinlerin yarattığı tanrıları sevmiyoruz. Bizlere niye bizim gösterdiğimiz hoşgörü, bize gösterilmiyor... Alttan alan bizler oldukça, boynu vurulanda bizler oluyoruz. Paylaşımlarımızı özgürce yapmak isterken, kısıtlamalarla karşılaşıyoruz.
Evet katılıyorum... Bu ülkede; "düşünmek yasak, eleştirmek yasak, sorgulamak yasak , okumak yasak"... Bu ülkede özgürlük temalı her şey yasak!...
Bu bir ülkedeki despot yönetimin, Facebook'a taşınmasıdır. Gerçek hayatta rahat yokken, Özgürüz dediğimiz Sanal ortamıda işgal ettiniz, tebrikler... Sürün bizleri, vurun boynumuzu...

En yakın zamanda silinme umuduyla...

Aynı ekip burada toplanmıştır.

Yıkıl karşımdan aşk!...

Yine onlaydık, hıh!
Aynı mekanda iki yabancı gibi, bu duyguyu bilirmisin?
Bilirsin, bilirsin...

Aradaki perde "ayrılık"ta olsa, bakışmalar doyumsuzca...
Birbirimizi süzmek, birbirimizi tartarcasına günahlar aramak...
Ve aşka yenik düşmek.
Her şeyin ötesinde bir duygu seli...

Gözlerinde beni ararken, başka birini bulmak...
O an, işte o an, kafana sık arkadaşım bekleme, dersin!
Ama sabredersin, bir çıkış noktası ararcasına etrafına bakınırsın, acınası gözlerle...
Nefes alıp verirsin, sigaranın dumanı gözlerini yakarken...
Ve işte her şeyin ötesinde, bir düşüncesizlik seli alıp götürür seni, "o an"...
Ne yaptığını bilmeksizin ağzından dökülür saçmalık kervanı, dize, dize!...
Yudumlarsın biranı, bitmediğini , bitmeyeceğini umarak...

"O an" Çehov'un romanındaki Treplev rolünü üstlenirsin,
işte "O an" onun gibi kafana sıkmak istersin, dediğim gibi sabredersin, sabır taşı gibi çatlasanda...

Ne saçmalıyorum ben, yıkıl karşımdan aşk!...

9 Mart 2010 Salı

Anarşizm kokan yazı

Hiçbir otorite olmaksızın yaşamak şu hayatı...

Toplumsallaşma güdümünde bir gençlik yok oluyor! Düşünmeyen , sorgulamayan boş beyinler ortada fink atarken, ben bu sahneye dur demiyeceğim, he?

Ortada bir kral yokken ne güzel düşünülür halbuki...
Ortada bir tanrı yokken ne güzel yaşanılır halbuki hayat, kısıtlayıcı hiçbir kurala maruz kalmadan yaşamak ve doymak hayata...
Okullara giden gençlik , düşünmekten yoksun olarak geri dönüyor evlerine!...Okullara giderek adam olamıyorlar, hayvan olup çıkıyorlar!... ÖSS'nin büyük penesini yiyen gençlik, Darwin'in evrim teorisini doğrular nitelikte sokaklarda dolaşıyor, hepsi bir maymun icabında, insan ırkı resmen evrimin tersine gidiyor!... İnsandan maymuna...

Yıkıyorum lan her şeyi!...
Yeni bir düzen; iktidar hırsının olmadığı , paranın olmadığı bir düzen inşa ediyorummmm! Malzeme olarak sevgi kullanıyorum! Kardeşlik alsın başını gitsin, iş birliğinden aşklar doğsun diye yıkıyorum tüm otoriteleri!...

Bir nesil daha yok oluyor toplumsallaştırma güdüsüyle... Ve ben dur diyemeksizin gidiyor...
Arkasına bakmazsızın uçurumdan atlıyor hepsi... Cennete koşarcasına, yanılıyorlar, belirsizliktir bu, sonsuzlukta noktasızlıktır...



Ben size gökyüzündeki cenneti sunmuyorum ama yeryüzündeki cenneti sunuyorum!... Gökyüzüne inşa ettiğiniz hayallerinizi bırakın kapıdan girerken... Bir yanılgının ötesine geçemez tanrı, bir belirsizliktir her şey... Mutlak değildir hiçbir otorite...

Ben size gerçek cenneti sunuyorum, yaşanmışlığın ötesinde bir cennet...
Gerçekleri sunmak istercesine, kardeşliği sunuyorum...
Ver elini gardaş, ver sevgini, beynin olsun çekicin-testeren, bir dünya inşa etcez senle biz... Sevgiyle harmanlanmış dünyamızda kardeşliğimizi yayacağızzz!... Ve bir cennet kuracağız yeryüzünde...

ve Proudhon'un sözüyle bitirmek bu zayıf yazıyı;

parti olmamalı, otorite olmamamalı, bunların yerine insanın ve yurttaşın mutlak özgürlüğü olmalı.